EDGAR ALLAN POE - Lalehan Bosnalı
28-01-2024
16:23
Tehdit ve baskı altındayken nasıl bir davranış sergileyeceğinizden haberdar mısınız?
Edebiyat soslu kişisel gelişim sayfama hoş geldin.
Umut edelim, pozitif duygular besleyelim falan diyerek 2023 yılını bitirmiştim. Yeni yılla birlikte, yavaşladığım yerden tam gaz koşmaya başladım. Çocuğu okulda olanların bildiği üzere, bu aylar kayıt yenileme ayı. Havada uçuşan zamlarla birlikte, her sene bu aylarda çocuk okutan ailelerin evinde geçen fiks cümleyi buradan aktarmak boynumun borcu.
“Biz bu paraları biriktirsek, mezun olduğunda sermaye yapar bizim çocuk.” Ya da “göndermeyelim okula mokula, İki ev alırız, bizim çocukta dünyayı gezer.”
Yaşam şartlarının korkunç bir yere evrilmesi müteakiben, bütün anne babaların şok içinde tepki veremediklerine adım kadar eminim ancak kanıtlayamam.
Doğduğum ülkenin hiç geçmeyen enflasyon belası yüzünden yaşadığım sıkışmışlık hissiyle, dedim ki bir Edgar Allan Poe yazalım, bu dönemin bana yaşattığı çaresizlik hissine yakışır. Aynı zamanda doğum günü 19 Ocak 1809, yani bu ay.
Basit birkaç cümle ile anlatılabilecek bir yazar olmadığı için bir sonraki yazımda başka yönlerini inceleyeceğimi şimdiden belirtmeliyim. Uzay, astronomi, matematik ile ilgilenen bir edebiyat dehası. On altı yaşında üniversiteye yazılıp sadece bir yıl içinde İtalyanca ve Fransızca’yı öğreniyor. Parasızlık yüzünden okuldan ayrılıp, yaşını büyüterek orduya katılıyor. Ve ne yazık ki kırk yaşındayken, yalnızlık ve sefalet içinde ölüyor. Bu kısa şanssız hayat toprağa gömülürken, biri papaz diğeri cenaze görevlisi olmak üzere sadece dört kişi yanında bulunuyor.
Poe’yu, dünyanın tanıması ise Dostoyevski, Borges ve Boudelaire’in çevirileriyle mümkün oluyor. Keşfettiği edebi türün, Amerikan halkı tarafından anlaşılamaması yüzünden, kendisine Şeytan deniyor.
Yazdığı suç ve gerilim öykülerinde gerçeği farklı açıdan gösterdiği kurgusuna ve biçimine hayran bırakan Poe, yazdığı karakterin iç dünyasını, apaçık bir gerçeklikle betimlemesi heyecan vermenin ötesinde hayrette bırakırken, irade alanını inceleyerek gerçekten daha gerçek duygularla ve korkularla okuyucuyu karşı karşıya bırakıyor.
Peki siz gerçek bir tehdit altında kaldınız mı?
Kitlesel tehditleri yoğun bir şekilde yaşadığımız yüzyılda, bireysel tehditleri çok önemsemez olduk. Ülkemiz yoğun şekilde göç alırken, değişen kültürel yapıyla işkence, adam kaçırma, kaçırarak adam öldürme, fidye isteme gibi olayların çok fazla görünür olmama hali ama eskisinden daha yoğun yaşanma durumu dikkatimi çekti.
Peki ağır bir tehdit altında kaldınız mı?
O an da nasıl davrandınız?
Kontrolünüzü kaybettiniz mi?
Kaybetmediyseniz veyahut şansınız yaver gittiğiyse şu an bunu okuyorsunuz, sanırım.
Soruyu şöyle soralım…
Evinizin çok yakınında (komşunuz) biri ya da birileri sizi tehdit etti mi? Söyleyeyim… Ben tehdit edildim. Hem de tam bir yıl boyunca. Muhteşem şanssızlığıma bir kere daha kadeh kaldırarak biraz bahsedeyim durumdan. Önce yatırım amaçlı düşünerek aldığım sonra, -ama burada oturulur -deyip tası tarağı toplayarak taşındığım bir daire az daha mezar olacaktı bana. Dört kişiydiler ve tam bir sene boyunca on basamaklı merdivenin ucundaydı, benim ölüme yakınlığım. Şok, kabullenmeme, anlayamama karmaşasında zihin bulanıklığı yaşadım. Edgar Allan Poe’nun öyküsünden kaçarak canlı kalmayı başardım da diyebilirim. Gammaz Yürek isimli öyküdeki isimsiz karakter gibiydi herkes ve her şey. Ancak sayıları daha fazlaydı benim psikopatların. O kadar bilinçli ve o kadar planlı hareket ediyorlardı ki, inanamazsınız! Daha önce de birilerinin hayatlarını karartmış olduklarını anlıyordunuz. Öyküyü okuduğumda başıma gelenle benzerliği nefesimi kesti. Edgar Allan Poe ‘ya saygı duruşuna geçtim diyebilirim.
Öyküye gelecek olursak; asabi ama çok asabi, her şeyi işiten, hiçbir garezi yokken, hiçbir kötülüğü dokunmayan ihtiyar bir adamı sadece bir gözünün akbaba gözüne benzemesi yüzünden ona gıcık olduğunu söyleyen, sonrasında patolojisi iyice su yüzüne çıkan karakter. Sadece deli olduğu için ihtiyar bir adamı günlerce korkutan sonra öldüren. Evet sadece deli olduğu için. Dümdüz deli.
Dünya adaletsiz, hukukta yetersiz kalınca, bir de olaydan uzaklaşıp sakinleşince, başınıza geleni idrak edip, sadece hayatta kaldığınıza dua ediyorsunuz.
Yaşamak kıymetli dostum. Çok.
Dip Sos: Şam fıstıkla, fesleğeni karıştırmak acayip zekice değil mi? Hani şu pesto sos dediklerinden bahsediyorum. Tek başına yediğinde buruk tadı yüzünden eksik bir şeyler var hissini barındırıyor damak. Ama bir etle ya da makarnayla yediğinde olmuşluk hissi salınıyor, ağzında midende. Domates sos gençlikse, Pesto sos olgunluk çağı…
Third day’den Soul On Fire keyifli dinlemeler.
Sevgiyle kalın.