Kadınların Hepsi Ölsün mü? I Lalehan Bosnalı
14-12-2023
00:42
Edebiyat soslu merdiven altı kişisel gelişim sayfama hoş geldin, arkadaşım. Hepimizin, zaman yine çok hızlı geçti, cümlesini kurduğumuz bir aya geldik. Sanırım her yıl aralık ayında hüzünlü ve duygusal gelgitler yaşıyorum. Çünkü bir yılı daha başlamamak üzere bitiriyoruz. Duygusallığımın zaman akışına ayak uyduramama ve kabullenememe olduğunu yeni keşfettim. Hayır yaşlanmaktan korkmuyorum. Sadece hayalime ulaşamamaktan biraz çekiniyorum. Daha fazla bilgiye ihtiyaç duyuyor bünyem. Yine sene başında kendime biçtiğim okuma listemi tamamlayamadım, asıl hüznüm bundan. Önümüzdeki sene alttan ders alır gibi, 2023’den kalan kitapları okumak için hızlı bir maratona gireceğim. Yıllar önce kendim için mutlu ihtiyarlığın nasıl olması gerektiğine kafa yorduğumda, birkaç maddede karar kıldım. Kitap, bergamot aromalı içine karanfil atılarak demlenmiş çay, toprağa yakın bir oda ve rahat bir koltuk. Bu sene mutluluk maddelerine, patili arkadaşı da ekledim. Çünkü konuşmak için bir canlı gerekecek sanırım. Asıl önemlisi beynimin bir sürü bilgiyle donatılmasına ihtiyacım var. Bunun içinde zamanın bu kadar hızlı akmaması gerekiyor. Çünkü okuyacak, yazacak, öğrenecek çok şey var.
Yıl biterken, dünya insanları olarak yine kocaman bir hayal kırıklığı olduğumuzu görmekten dolayı çok üzgünüm. Adaletin, hukukun yok edildiği, halklar arası çifte standart uygulandığı, soykırımların görmezden gelindiği, bazı bölgelerin bilinçli fakir bırakıldığı, sömürüldüğü ezildiği, sahteliğin gerçekmiş gibi propagandasının yapıldığı bir yıl oldu, 2023. Bu sahteliği gören insanların hiçbir şey yapmaması, sahteliğe inananların gerçekliğini sorgulamamasıydı en kötüsü.
Aslına bakacak olursanız, başka bir yazı planlamıştım. Ancak sene sonu sebebiyle daha evrensel bir konu seçtim.
Bir türlü içimize sindiremediğimiz ne yapacağına ne giyeceğine karar veremediğimiz, hatta bazı çevrelerin ortadan kaldırmak istediği kadın cinsiyetini konuşalım mı?
Rahmetli Duygu Asena’nın dediği gibi, Kadının Adı Yok.
Evet hâlâ yok.
MÖ. 384- MÖ. 322 yılları arasında yaşamış Aristo’nun -Siyaset- adlı baş yapıtında kadınlarla ilgili, ikinci sınıf varlık, yönetilmesi gereken eksik erkek tanımlaması; Antik Yunan’dan bugüne kadar gelen bir düşünce formu. Neredeyse hiçbir değişikliğe uğramadan, üstelik.
İnceleyeceğimiz karakter bir Don Juan. Canı istediği zaman gönlünü eğlendirebilmek için kadınları kandıran bir zampara; Mustafa Said. Yerleştiği kasabada İngiltere’de yaşadıklarını bir tek kitaptaki isimsiz anlatıcıyla paylaşıyor.
Romanımızın adı Kuzeye Göç Mevsimi. Okuyanlar beni iyi anlayacaktır. Hem üslubuyla hem kurgusuyla uzun süre etkisinde kaldığım bir kitaptı. Çevirmenin başarısını da göz ardı etmemek gerekir, tabii.
Mustafa Said Sudanlı, yakışıklı çok zeki bir gençken keşfedilip İngiltere’de okuma şansı elde ediyor. Kadınların üzerinde büyük bir etkisi olan Said, duygusuzca kadınların peşinden koşup, onları kendine aşık ederek ortadan kayboluyor. Birkaç kadının intiharına sebep gösterilirken, Jean Morris adındaki kadının intiharı yüzünden cezaya çarptırılıyor. Cezasını çektikten sonra anlatıcının köyüne yerleşerek, evlenip çocuk sahibi oluyor. Nil Nehrinin taştığı bir felakette ölüyor veyahut intihar ediyor. Ölmeden önce çocuklarını anlatıcıya emanet ediyor. Romanın ana konusu olan sömürgecilik üzerine okuma yaparken, Sudan’da yapılan kadın sünnetleri, birkaç evlilik yapabilen erkekler, kadının ailesinin sözünden çıkamaması, istemese dahi evlendirilmesi, köklere bağlılık gibi alt metinler çok iyi işlenmiş. Kitapta Mustafa Said’in dul eşi Hüsna’nın kendinden yaşça büyük Vaad Reyis ile evlendirilmesi yüzünden hem kendini hem Vaad Reyis’i öldürmesi, sömürgeciliğin evrensel anlamından çıkıp kültürel cinsiyet- üzerinden okunmasına da sebep oluyor.
Doktor Mustafa Said Öğretmenimdi. 1928’de benim de komite üyesi olduğum Afrika Özgürlük Mücadelesi Başkanıydı. Ne adamdı ama! Tanıdığım en mükemmel Afrikalılardan biriydi. Geniş bir çevresi vardı.Allah’ım o adam…Hep “Afrika’yı s..mle özgürlüğüne kavuşturacağım,”derdi ve o kadar geniş gülerdi ki gırtlağını bile görebilirdiniz.
Irkını kadın bedenleri üzerinden özgürlüğüne kavuşturacağı söylemi ile savaşta sistematik tecavüzün 1995’e kadar savaş suçu sayılmaması arasındaki düşünce benzerliği sizin de dikkatinizi çekti mi?
Hüsna’ya ölmekten ve öldürmekten başka yol bırakmayan gözü kör olası gelenekler. Çoğu zaman cinsiyet fark etmeksizin, kurallar koyan, itaat isteyen, edilmediği zaman etiketleyen, dışlayan, farklılığa müsaade etmeyen, yaşayacağımız bir nefeslik hayatı zindana çeviren ta Aristo’dan bugüne gelmiş düşünce formları.
Yıl yine bitti işte.
Ama ben inatla zihnindeki kalıpları değiştirmeyen insanlara göre yaşatılarak, kelebek kadar ömrümü tüketiyorum.
1966 yılında Berlin’de yayınlanan, Tayep Salih’in kaleme aldığı Kuzeye Göç Mevsimi 2001 yılında Arap Akademisi tarafından 20.YY en iyi romanı ilan edilmiş.
Dip sos: Can Atilla’dan Vivaldi İstanbul’da … Muhakkak dinleyin
Mutlu Yıllar…