Kutsal Cehalet | Selin Bak
14-11-2023
19:04
“Güzel olduğunuz kadar yeteneklisiniz de Sayın Akkuş.”
Öncelikle Aşkın Zengin Akkuş ile tanışma hikâyemi anlatmak istiyorum sizlere. Çünkü tanıştığımız günden beri vazgeçemediğim insanlardan biri oldu benim için. O zamanlar kendi halinde kitabını okuyan, naçizane inceleme yazıları yazan bir kadıncağızdım. Dergilerde falan da yazmıyordum yani beni tanımıyordu bile. İstanbul’da olduğum bir gün, kendisiyle tanışma hayalimi bilen ortak bir dostumuz bana telefonunu vermişti. Biraz gazla beraber, “Ara, mesaj yaz, görüş gelmişken, neden görüşmesin…” gibi cesaret verici sözler etse de aramaya çekinmiş (evet evet, ben çekindim, doğru okudunuz) mesaj yazmıştım. Hani gençler birinden hoşlanır, bir şekilde telefonunu bulur ve yazar, gelecek cevabı da heyecanla bekler ya, hah aynen öyle cevap beklemeye başladım. Çok da beklemem gerekmedi. Öyle sıcak ve içten bir cevap geldi ki…
Nitekim buluştuk, sohbet ettik ve kendisine olan hayranlığım daha da arttı. Tabii zamanla hayatımda öyle bir yere geldi ki; dert anlattığım, sırlarımı paylaştığım dostum oldu. Onun yanında insan sonbahardan ilkbahara geçmiş gibi olur, gülmekten çeneniz ağrır, gözünüz gönlünüz açılır ve bilgisiyle ruhunuza muazzam katkı yapar.
İktisat mezunu olan Aşkın Zengin Akkuş bir dönem bankacılık sektöründe çalıştı. Özel bir şirkette uzun süre finans yöneticisi olarak görev yaptıktan sonra, risk yönetimi danışmanı olarak serbest çalıştı. Eğitimin yaşı yoktur, diyerek içinde ukde kalmaması için de felsefe okudu. Şu anda da İstanbul Üniversitesi’nde sosyoloji eğitimi alıyor. Sürekli okuyan, araştıran ve her geçen gün kendini geliştirmeye çalışan bir yapıya sahip. Fakat bu, hırslı olduğu anlamına gelmiyor. Kendini bildi bileli hırslarının kölesi olmamış. Sadece azimli ve bu sayede sürekli üreterek kendisiyle yarışıyor. Bunun yanında, şükür sebebim dediği bir kız evladı var.
İlk kitabı ‘Mış Gibi Yaşamak’ı çok yoğun bir ortamda yazmış. Özel bir şirkette finans yöneticisiymiş o sıralar. Çalışırken yaşadığı stresi yazarak üzerinden atmış ve çoğunluğun beğenerek okuduğu bir kitap çıkarmış ortaya. Hatta o dönem verdiği röportajlarda şöyle bir cümle kurmuş: “Rakamlarla yorduğum zihnimi sözcüklerle rahatlatıyorum.”
Yazdığı romanların türü ne olursa olsun, değişmeyen kahramanları kadınlardır. Yazmaya başlamadan önce yoğun bir araştırma ve okuma maratonu vardır. Orta Çağ, engizisyon, İtalya, mitoloji, kutsal kitaplar… İşte bu nedenle yazının başında anlatacak çok şeyi olan, dolu bir kadın olduğunu özellikle belirttim.
İlk kitabı ‘Mış Gibi Yaşamak’ 2012 yılında Truva Yayınları’ndan, diğer kitabı ‘Zifiri Aydınlık’ ise 2014 yılında Parafiks Yayınları’ndan çıktı. Yer aldığı iki antolojiden biri, 2018 yılında Orkide Ünsür’ün proje yönetmenliğini yaptığı, Bilgi Yayınevi’nden çıkan ‘Karanlıktaki Kadınlar’, diğeri de 2019 yılında Özlem Ertan’ın proje yönetmenliğini yaptığı ‘Hayalet Müzik’ adlı kitap. ‘Karanlıktaki Kadınlar’ kitabına ‘Bakireler Mabedi’, ‘Hayalet Müzik’e ise ‘Sandima’ öyküleriyle katkıda bulundu.
Dark İstanbul Yayınları 2021 yılında yayın hayatına merhaba dediğinde Aşkın Zengin Akkuş da genel yayın yönetmeni olarak elini taşın altına koydu. Bugün bu yazımızın konusu olan Orta çağ İtalya’sı ile 2018 İstanbul’unu karşılaştırarak ilerleyen ‘Kutsal Cehalet’ kitabı da 2021’de Dark İstanbul etiketiyle raflardaki yerini aldı. Dark İstanbul’dan çıkan bir diğer kitabıysa güçlü bir kadının hayat mücadelesini anlatan ‘Babamın Gölgesi’ adlı romanı. Ayrıca Dark antolojilerde üç öyküsüyle yer aldı; ‘Tapınak Fedaileri, Şeytan Kanatlı Melek ve “Ters” Yüz’. Az önce de belirttiğim gibi bugün size Kutsal Cehalet’ ten bahsedeceğim.
Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyoloji alanında doktora yapan Türkan, tez konusuna katkıda bulunmak için insanların dini duygularını sömürerek onlara para karşılığında muska hazırlayıp büyü yapan Muhammed Salih Hoca’yı mercek altına alırken, cehaletin insanları hangi noktaya getirdiğini, bu cahilliğin din tüccarları tarafından nasıl kullanıldığını inceliyor. Bunun için de bir süredir Fatih’in kenar mahallelerinden biri olan Fatih’i mesken ediniyor. Gidip gelirken de cinci hocanın ikinci eşi olan 14 yaşındaki Hanife ile tanışıyor. Ona yardımcı olacağını düşünerek ‘Sonuncu Köy’ adında bir kitabı Hanife’ye veriyor. Bunu yaparak kızı içinde bulunduğu, adına yaşamak denilen kâbustan kurtarmayı ümit ediyor. İşte burada yazar zor bir işi şahane bir şekilde kotarıyor ve kitap içinde kitap yazmaya başlıyor. Hanife gizli gizli kitabı okumaya başladığında biz de onunla Sonuncu Köy kitabının sayfaları arasında kayboluyoruz. Sonuncu Köy, Orta Çağ İtalya’sında geçen, din kisvesi altında insanlık dışı uygulamalar yapan, halk yoksulken kendileri refah içinde yaşayan din adamlarının eziyet ve işkence ettiği kadın ve kız çocuklarının kurtuluş hikâyesini anlatıyor. Hanife kitabı okudukça kendi yaşadıklarıyla Orta Çağ’da yaşayan kadınların hayatlarındaki benzerlikleri fark ediyor ve kendi Sonuncu Köy’ünü bulup bulamayacağını sorgulamaya başlıyor.
Biri Orta Çağ İtalya’sı diğeri de günümüz (2018 yılı) İstanbul-Fatih’ini anlatan iki muazzam dünya yaratmış Aşkın Zengin Akkuş. Orta Çağ İtalya’sında engizisyonun masum insanları sadece yüzü güzel veya vücudunda ben var diye cadılıkla itham etmesi, kadınların hayata 1-0 yenik başlaması, din adamlarının küçücük kızlara türlü işkenceler yapması, seks ve cinsel sapkınlıkları için onları kendilerine köle yapması… Tanıdık geldi değil mi? Mideniz bulandı… O zaman kitabın günümüz kısmına hiç girip de sizi din adamlarından soğutmayayım. Yayalım bu kitabı elden ele… Kim bilir, belki biz de birilerinin kitabı okuyup, hayatını değiştirme cesaretini edinmesine sebep oluruz. Belki de ihtiyacı olanların Sonuncu Köy’ü bulmalarına vesile oluruz ya da köye doğru yola çıkmalarına…
Selin Bak
Yazar