William Golding / Sineklerin Tanrısı
"Demek istediğim şu; bizden başka canavar yok belki…"
William Golding / Sineklerin Tanrısı
On iki ayı geride bıraktık, ite kaka… Orta doğu savaştan kırılıyorken, bu savaşların hangileri bize değecek diye kaçan uykularımızın toplamıydı 2024 senesi. Artan ekonomik kriz, deliren insanlar, bol kadın cinayeti de mevcuttu. Hatta durum şöyle evrildi kadın cinayetlerinde; mahkemeden indirim alamamaya başlayan karşı cins, kadınları balkonlardan atmaya başladılar. Faili meçhullerle birlikte uyuşturucu kullanımı da arttı. Çok arttı. Uyuşturucunun verdiği cesaretle sokak ortasında -evet sokak ortasında- gencecik bir kıza tecavüze yeltenildi bu ülkede. Her sabah yeni bir dolandırıcılık hikayesine uyanır olduk. Çürüyen toplum ahlakının ürettiği yeni nesil hırsızlar, yapay zekaya hazırlıklı olmayan bankalarla birlikte bir sürü şirketin işletim sistemlerine sızdı. Nüfus bilgilerimiz yüz liraya tuhaf web sayfalarında satılıyor. Sağlıklı ilişkiler kurulamıyor. İyi niyet atmosfere kaçtı. Yalan yanlış ve yanlı haberler her yerde. Yeni eğitim sistemiyle vs, vs…
Yataktan kafamı kaldırıyorum efenim, hani bakıyorum, evet diyorum güneşim doğmuş.
Hani yeni yılın umut dolu bir etkisi vardır ya… Hiçbir şeyin düzelmeyeceğini köküne kadar bilseniz bile 31 Aralık gecesi mucizeleriniz gerçekleşmişçesine eğlenmeye çalışırsınız. Ben buna yaşama umudu diyorum. Hatta yaşama umudunun yükseğini yapıyorum şu an; yaş itibariyle umudun doktorası da diyebiliriz. (Eski iş yerinde bir arkadaşım, diğer mühendis arkadaşıma, topuklu ayakkabı giydiğinde yüksek mühendis derdi.)
Gelelim Sineklerin Tanrısı romanına. Çocuklar için yazıldığı söylenen ancak asla çocuk kitabı olmayan roman. İngiltere nükleer bir tehdit sebebiyle çocukları korumak için uçakla ülkeden uzaklaştırır onları. Fakat uçak düşer ve bütün yetişkinler ölür. Geriye altı ile on iki yaşında çocuklar kalır. Otorite boşluğu çocukların ilk önceleri hoşuna gider ancak ilerleyen günlerde gruplaşmalarla birlikte liderlik savaşları başlar. Ralph, demokratik bir seçimle liderliği kazanır. Ancak Jack darbeyle yani zorla elde eder liderliği. Bir çeşit Stockholm sendromu yaşayan grubun diğer üyelerini de yanına çeker. Görünmeyen, bilinmeyen bir canavardan bahsedilir romanda. Jack görünmeyen canavara, avlanan bir domuzun başını ayinle(!) sunar. İşin içine ayin girince, söz konusu canavarın din olduğunu düz bir okuyucu da anlıyor.
Sineklerin Tanrısı’nı William Golding 1954 yılında yayımladı. On sene önce okuduğumda aklımdan geçen cümle “aa sanki bugünleri anlatıyor,” olmuştu. Yaptığım bir araştırma sebebiyle elime geçen kitap bana tekrar aynı şeyleri düşündürttü.
Mesela; insan mı kötü, yoksa insanı içinde yaşadığı toplum mu kötü yapıyor? Şu an ülkemizde telefon dolandırıcılığını icra edenler birbirlerine bakarak mı dolandırıcı oldular?
İş hayatım hep hizmet sektöründe geçti diyebilirim. Sigorta da bu sektörlerden biriydi. Sabah yürüyüşü sırasında tanımadığım bir numaraya cevap vermekle başladı her şey. Net ve güzel Türkçe konuşan bir erkek, bana sigorta borcum olduğunu söyledi. Uykumu alamazsam asabi olabiliyorum. Asabiydim. Israrla hangi sigorta şirketine nasıl borcum olduğunu soruyorum ve karşımdaki kişi soruyu duymazdan gelerek, faiz işlememesi adıma altı yüz yetmiş lirayı hemen ödemem gerektiğini söylüyor. Sonuçta dolandırılacağımı anladığım için asabiyetim arşa çıktı. Güzel konuşan dolandırıcı da küfür ederek suratıma telefonu kapattı. Hakkı olan parayı benden alamamıştı. Hakkı olan! Tabii kandırınca hakkı oluyor, kanmasaydın diyorlar ya…
Bizden sonraki nesiller, kandırmanın ata sporu olduğu bu yılları sorgular mı acaba? Kandıranın değil ama kandırılanın suçlanmadığı, kandıranların tez zamanda tükenerek yok olmasını dilediğim bir 2025 yılı diliyorum.
Güzellikle gelsin.